Bunca
yıldır karşılaştığım “öğrenci sorunlarının” en temelinde yatan gerçeğin, aile
kalitesi ya da kalitesizliği olduğunu fark ettim. Hatta ileri yaşlardaki birçok
psikosomatik rahatsızlıklarımızın da altında yatan gerçeğin de yine çocukluk yıllarındaki yaşantıya
dayandığını gördüm. Uzmanların da belirttiği gibi, bireyin kişiliğinin şekillenmesi 0–10 yaş
arasındaki yaşama bağlıdır. Bilinçaltı dediğimiz, insanın program hard diski işte o yıllarda
yazılıyor. Ailedeki yaşam formları çocuklarda aynen yerleşmektedir. Tüm inançlar bu
yaşlarda edinilmektedir. Hatta çocuğun ileride ne tür bir yaşamla karşılaşacağı, hangi hataları
yapacağı, hangi hastalıklara yakalanacağı çocukluk yılları yaşantısından
öngörülebilir. Çünkü Bilinçaltı
inanılmaz bir gerçek ve bunu çoğu kişi henüz bilmiyor. Eğer modern tıp bilimi
“Bilinçaltı” programlarını inceleseydi ve hastalıklarla ilgisini araştırsaydı,
hayretler içinde kalacaktı, bundan kesinlikle eminim.
Tüm bu çocukluk yılları ne
olursa olsun, eğitim bilimciler zaten bunun için vardır. Elbette ki çocukluk yılları olumsuz
bile olsa, eğitim ile iyi yönde değişim ya da gelişim gerçekleşebilir.
Gerçekleşir gerçekleşmesine de gemi ahşaptan yapılmışsa, bu ana unsur asla
değiştirilemez. Sadece üzerinde motif yapabilirsiniz. Çünkü bu gemi yol almaya
devam ediyor. Yaşam durmuyor, devam ediyor. Hem çocukluk yıllarında ana malzemenin kalitesini
ortaya koymak daha kolayken, neden zor olanı yapalım ki?
Bakın şu
söz (hadis) ne kadar
muhteşem: “Küçükken öğrenilen taş üzerine kazı, büyükken öğrenilen su üzerine yazı.” İlk görev yerim olan Adıyaman’da, Kommagene Krallığı’ndan kalan 4000 yıllık taş yazıtlar görmüştüm. Sapasağlam duruyorlardı ve çok net bir şekilde yazılar okunuyordu. İşte insanın çocukluk yılları da aynen bu taş yazıt gibidir ve bilinçaltına yazılan inançları silmek oldukça zordur. Yerine yeni bir inanç koymak ise daha da zordur.
muhteşem: “Küçükken öğrenilen taş üzerine kazı, büyükken öğrenilen su üzerine yazı.” İlk görev yerim olan Adıyaman’da, Kommagene Krallığı’ndan kalan 4000 yıllık taş yazıtlar görmüştüm. Sapasağlam duruyorlardı ve çok net bir şekilde yazılar okunuyordu. İşte insanın çocukluk yılları da aynen bu taş yazıt gibidir ve bilinçaltına yazılan inançları silmek oldukça zordur. Yerine yeni bir inanç koymak ise daha da zordur.
O hâlde
tüm oklar aileyi gösteriyor. Anne ve babaları gösteriyor. “Şu ülkede
her şeyin okulu var da neden ‘Aile Okulu’ yoktur?” diye her zaman
sorarım kendi kendime. Bir otomobili sürmek için sürücü kursu var da aileyi
sürdürmek için neden kurs yok? Oysa trafikteki nezaketin ve sağduyunun
öğretildiği yer asla sürücü kursu olmamıştır, aksine bu kültür ailede öğrenilir.
Kırmızı ışıkta duranlar sürücü kursunda başarılı olanlar değil de aile
terbiyesi almış olanlardır; öyle değil mi?
Mutlu
çocuklar, anne baba tarafından sevgi ile doyurulan çocuklardır. Çocukluğunda anne sevgisini yeterince alamamış çocukların ileri
yaşlarında “sevgi açlığı” çektiklerini söylersem şaşırmayın. Objektif gözlemler
bunu gösteriyor. Anne sevgisi ile yeterince beslenmeyen çocukların, yetişkin
yaşlarında hangi sevgilerin peşinde koşacakları son derece ürkütücüdür.
Yine çocukluğunda babasından
yeterince “güven duygusu” alamamış çocuklara, hiçbir “yaşam koçu” yardımcı olamıyor. Baba
tarafından yüreklendirilmeyen çocuklar pasif kişilikli ve özgüven yoksunu olmaktadır.Hele
hele aşağılanan ve hata yaptığında yargılanan çocuklar, yaşamları boyunca asla özgür olamıyorlar
ve girişimci ruhu kazanamıyorlar. Nice yetişkinin yaşamları incelendiğinde, çocukluk yıllarına ait
böylesi duygusal yaraların olduğu ortaya çıkacaktır.
Yetişkinlikte
sağlıklı ve güçlü olmanın yolu, çocukluk yıllarındaki duygusal beslenmeye bağlıdır. Hepimiz aslında yüreğimizdeki
halının altına süpürdüğümüz birçok duygusal çöplüklerle yaşıyoruz. Bunlarla yüzleşmek ama anne babamıza
tepki vermemek yüce bir erdemdir. Onlar bilmiyorlardı, bu kadar yapabildiler.
Onları affedelim. Biz ise anne babalık kalitemizin artması için de çaba içinde
olalım.
Bu yüzden “çocuk
eğitimi” değil de “anne babalık eğitimi” çok daha büyük önem taşıyor.
Elbette ki çocuk
eğitimi, gelişen dünyada son derece önemlidir. Bununla birlikte, çocuk eğitimini yapan en
etkili kişi anne babadır. Öğretmenler daha sonra gelir. Hem öğretmenlerin
yapabildiği teknik öğretimdir. Bunun bilinçaltına etkisi zannedildiği kadar
değildir. Anne baba tutumları inanılmaz önemlidir. Öyle değil mi? Nice
kızdığınız öğretmeninizi unutmuş olmalısınız. Oysa anne babanızın
davranışlarını asla unutamazsınız. Hem de asla.
Burada
demek istediğim şu ki; ürün ile ilgilenmek ürünün kalitesini arttırmaz, sadece
ambalajını ve cilasını etkileyebilirsiniz. Her ürün, örneğin bir cep
telefonunun kalitesi, üretim yerinin kalitesine, hammadde kalitesine ve işçilik
kalitesine bağlıdır. Ürünün üretim yerindeki hijyen, ham madde
kalitesi, kullanılan kalıplar ve daha birçok unsur ürünün kalitesini belirleyen
en önemli faktörlerdir. Üründen kastım da hiç kuşku yok ki ”çocuktur”. Neslimizin
kalitesini arttırmak, anne babaların kalitesine bağlıdır. Düşünün ki bir
evin tavanı akıyor. Evin hanımı da sürekli ıslanan ve kirlenen halıyı siliyor.
Halıyı silmenin faydası yok, hatta harcanan emeğe yazık. Yapılması gereken, tavanı
tamir etmektir. Tavan akmaya devam ederse, bu milletin halısı kirlenmeye devam
edecektir. Polis teşkilatının halı silme kabilinden başarıları aslında
toplumsal dramın yansımasıdır. Anne babaların kalitesi arttıkça Polisin
iş yükü azalacaktır. .... ...
.... ...
http://www.cekmekoy2023.com/haberler/detay/332/egitim-anne-babalarin-kalitesi-kadardir.html
*Yazının tamamı için http://www.cocukaile.net/egitim-anne-babalarin-kalitesi-kadardir/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder