Çalışan anne çocuklarında sık görülen davranışlardan birisini biz de yaşıyoruz. Annenin sabah evden ayrılması sırasında çocuğun ondan ayrılmak istememesi, açık ifadesiyle çocuğun annesinin bacaklarına sarılarak “bugün işe gitme…” sızlanmalarını biz de yaşamıştık. Altı ay kadar önce sorunu en aza indirmek için; annenin ayrılma saatinden önce çocuklarımın evine giderek nöbet teslim alma anlayışı ile hareket etmeye başladım.
Çocuğun dede ile vakit geçirme konusunda daha istekli olması bu şekilde
hareket etmemize yol açmıştı.
Dede ile daha fazla parklara gidebiliyor, daha fazla birlikte gezebiliyor, daha fazla oyun oynayabiliyor olması özellik arz eden bir ayrıntı olarak ifade edilebilir.
Her sabah erken saatte evlerine gitmek ve uyanık olup-olmama durumuna göre hareket tarzları geliştirmek konusunda mesafe almıştım. Hâlâ daha devam ediyoruz. Torunum zaman içinde bu duruma fazla itiraz etmedi. Alıştı. Sabah eve vardığımda uyanıksa, çoğunlukla anneyi birlikte uğurladık. Bazen anneden önce evden çıkarak arabamıza binip “dedenin “evine gitme…” oyunu oynadık.
Anne ayrıldıktan sonra uyanmış ise, problem çıkmadan yatağımızda şekerleme yapmak, o anki ruh haline uygun olarak sırtının kaşınması veya ayaklarına yumuşak masaj yapılması ile uyku halinden çıkılmasını zamana yayma gayretlerim başarılı oldu.
Dört yaşını doldurmak için ayların kaldığı bu son dönemde yaşamakta olduğumuz farklılık pazartesi sabahlarıyla ilgili; hafta sonu anne-baba ile geçirilen uzun sürenin ardından, pazartesi sabahı anne babanın eksikliği belirgin hale gelmeye başladı. Torunum annenin ayrılmasından önce uyandı ise; özellikle pazartesi sabahları anneyi bırakmama eğilimi tekrar ortaya çıkmaya başladı. Ayrılma sahnesi bazen yıpratıcı bile olabiliyor. Hatta annenin iş yerine kadar birlikte gittiğimiz günler de oldu. İş yeri girişindeki ayrılışlarımızda da kişisel gayret göstermek durumunda kaldım. Yaşanan sahneyi anlatmaya kelimeler yeter mi? Bir tarafta annenin çaresizliği, diğer tarafta çocuğun iç sızlatan mızıldanmaları.
Anı hatırladığımda tekrar ter içinde kaldığımı hissediyorum.
Bazen de şaşırtıcı bir tablo ile yüz yüze kalabiliyorum. Çocuk bütün kabiliyetlerini göstererek ayrılık sahnesinde annesinin (ve de çevresindekilerin) içini acıtacak sesler çıkarmayı başarabiliyor. Anne gittikten sonra; muzip bir bakışla, muzip sesler çıkararak, sanki biraz önce yaşananların hepsi numara imiş gibi sakin ses tonuyla “hadi gidelim, babaanne kahvaltıyı hazırlamıştır…” veya “dede, parka gidelim mi?” ifadeleri ile şok edebiliyor.
Çocuk, anne ayrıldıktan sonra uyandı ise; çocuğun o anki ruh hali ile uyumlu davranışlar göstermek, çocuğun tepkilerine şefkat dolu karşılıklar vermek veya bir şeyler için ikna etmekten kaçınarak ortamın tansiyonunu düşürmeye çalışmak sonuç verici olabiliyor. Yaşanmakta olan o anki duruma uygun oyunlar da güne iyi başlanmasını sağlayabiliyor.
Üç yaşını doldurduktan sonraki dönemde takip ettiğimiz öğleden sonraları iki-iki buçuk saatlik uykular, gece uykusu için çok fazla geçe kalmama prensibinin korunması da günlük psikolojimizi etkileyen faktörler arasında. Örneğin bir gün gündüz uykumuz atlandı ise; gerek o gün gerekse ertesi günkü davranışlarımız olumsuz etkilenebiliyor. Düzenli uyku, düzenli beslenme ve yeteri kadar oyuna ayrılan zamanın ardından çocuğun moralinin yüksek olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Üç yaşından sonraki dönemde arkadaşların giderek daha önemli olmaya başladığını söyleyebiliriz.
Pazartesi sendromu için anne-baba ne yapabilir?
Önce şunu kabul edeceğiz. Karşımızdaki çocuk.
Karşımızdaki yaramaz veya huysuz değil. Karşımızda çevresindekileri taklit eden algılaması yüksek bir insan var.
Önce bizler davranışlarımızla örnek olacağız.
Sonra yapılabilecekleri ise biz yetişkinlerin kişisel becerisine kalmış. Bu konuda uzmanlar tarafından yazılanları okuyarak işe başlayabiliriz.
Başka ne yapılabilir?
Hafta sonunda anne-baba ile birlikte geçirilen mutlu süreç içinde, çocuğun algılama durumu dikkate alınarak, uygun zamanlamanın seçilmesine de dikkat edilerek; ertesi gün anne-babanın işe gidecekleri, akşam iş dönüşünde tekrar beraber olunacağı vb. anlamında ön hazırlık konuşmalarının yapılabileceği de dikkate alınabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder