16 Mart 2013 Cumartesi

Okulu bıraktık

Sabah erkenden torunumun evine gitmeye devam ediyorum.  Evlerine gittiğimde çoğunlukla uyanmış oluyor. Annemizi yolcu ettikten sonra biz de üstümüzü değiştirerek arabamızla yola çıkıyoruz.
Hafta başından itibaren sabahları okula gitmekten bahsetmiyorum. Beş gündür okula gitmiyoruz. Okula gitme endişesini gideremediği için,
 kapıdan dışarı çıkarken, biraz da sesini alçaltarak “dede, .. .. nereye gidiyoruz?” sorusu geliyor. “Dedenin evine gidiyoruz” cevabını aldığında rahatlamış olarak arabaya doğru ilerliyoruz.
Geçen hafta yaşadığımız stres onda da, bende de kalmadı. Eskiden olduğu gibi ikimiz de mutluyuz. Oyunlar, boyamalar, kağıt kesip yapıştırarak yaptığımız panolar günümüzü dolduruyor. Hava iyi olduğunda parkta uzun vakit geçiriyoruz. Eskisinden farklı olarak; parktaki çocuklarla daha çabuk iletişim kurabiliyor. Bebeklerin ve yeni yürümeye başlamış çocukların anneanneleri – babaanneleriyle eski
arkadaşlarmış gibi uzun uzun konuşuyor. Çevre ile iletişim kurdukça parkın diğer köşesine çekilip uzaktan izlemeye çalışıyorum. Arada bir orada olup olmadığımı kontrol ediyor. Kontroller eskisine göre daha seyrek hale geldi. Kendinden küçük çocukları seviyor, onları oynatıyor, salıncaklarını sallarken mutlu oluyor. Çocukların büyükleriyle büyükler gibi konuşuyor. Uzaktan duymadığım sohbetlerini sonra gelip bana anlatıyor.
Bir haftalık okul deneyimimiz faydalı mı oldu diye düşünmeye başladım. Yeni tanıştığı çocuklar ve onların büyükleriyle daha sağlıklı iletişim kurmaya başladığını fark ettim.
Çocuk yuvasına devam edebilseydik iyi olurdu. Ancak okula bırakma anındaki endişeli halimizi yenemedik. Çocuğun sızlanması, ağlamaklı yüz ifadesi, kucağıma tırmanarak yalvaran gözlerle benden ayrılmak istememesi benim de direncimi kırmıştı. O ağlarken ben okuldan ayrılamayacağıma, onu bırakamayacağıma karar verdim. Bunu başkası yapmalıydı. Bütün bunlar olurken okulun giriş kapısında bizi karşılayan öğretmenlerin; çocuğa baskı yaparak ikna etmeye çalışmalarının da olumsuz etkisi olduğunu düşünüyorum. Öğretmenler üzerimize gelip ikna etmeye çalıştıkça, çocuk daha çok direnç gösteriyordu.
Çocuğun okulu kabullenmesi ve isteyerek gitmesi için bulunması gereken formülü bulamadık. Konularında profesyonel olan okul personelinin sorumluluklarının olduğunu düşünüyorum.
Diğer bir konu, en azından günün iki üç saatlik bölümleri için bile çocuk yuvasına devam etmenin yararlı olacağına inanmaya devam ediyorum.
Bu nedenle çocukla ilgilenen diğer aile üyelerinden yardım istedim. Öğleden önceleri veya sonrası ne zaman uygunsanız onun psikolojisini bozmadan gelin çocuğu okula siz teslim edin, sonrasını ise ben halledeyim. Olmadı. Sonuçta okul hayalimizi önümüzdeki yıla erteledik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder