Çocuğun yemeden, içmeden daha önemli ihtiyacı sevgidir. Çocuk, çocukluk yıllarında sevgiye doymalıdır. Anne sevgisinin yeri ise çok özeldir. Anne sevgisine doymamış çocuk bu ihtiyacı sonraki yıllara taşıdığında sorunlarla karşılaşabilecektir. Özellikle 0-4 yaş döneminde anne sevgisinin kesintisiz olması gerekir. Çocuk her gözünü açtığında annesini karşısında bulabilmelidir. Endişelenmesine fırsat kalmadan annesiyle göz göze gelebilen çocuklar kendilerini güven içinde görecekler, bu güven duygusu ileriki yıllara olumlu olarak yansıyacaktır. Hayatın akışı içinde karşılaştığımız tablolar içinde:
-Bırakalım ağlasın, her ağladığında bütün isteklerini yaparsak arsız olur,
-Bırakalım ağlasın, kucağa alışır, sonra hep kucakta kalmak ister,
-Üç aylık oldu. Artık ayrı odada yatmaya alışacak. Ağlamasına dayanamıyoruz, ama o da ben de alışacağız.
Ağlamak bir rahatsızlığın ifadesi olarak kabul edilmelidir. Özellikle yeni doğan döneminde çocuğun duygularını ifade etmesi böyle mümkün olacaktır. Yüz ifadesi huzurlu ise sorun olmadığını anlayabiliriz. Yüz ifadesi mutsuz, bir de ağlıyorsa “bırakalım alışsın” demek yerine sorunun ne olduğunu anlamaya çalışmamız gerekir.
Çocuk karnı açıkmış ağlıyor. “Daha süre dolmadı, hemen beslemeye gerek yok” diyebilir miyiz? Çocuk açıkmış, belirlediğimiz vaktin dolmasını bekliyoruz. Kendimiz için böyle mi düşünüyoruz.
Altı kirlenmiş, hatta pişik açı yara haline gelmiş farkında değiliz. Çocuk ağlıyor. “Hemen yanına gitmeyelim, her ağladığında kucağımıza almayalım” demek doğru mu? Pişiği geçirmek için doktora gitmek zorunda kaldığımız günleri hatırlayalım. İlaç kullanmak yerine çocuğun ağlamalarını anlamaya çalışmamız gerekmez miydi?
Torunumun konuşmayı öğrendiği dönemde “dede acıyor” diyerek karnını gösterdiğini hatırlıyorum. Bezini kontrol ettim. Sorun yok görünüyordu. Aradan zaman geçtiğinde “dede acıyor” diyerek minik elleri ile tekrar karnını tutunca; bezini sabitlemeye yarayan üzeri sert tırtıklı bandın bir bölümünün cildine temas ettiğini gördüm. Sert bölüm sürtünerek cildinde iz bırakmış, kızarıklık yapmıştı. Daha önce kontrol ettiğim halde görememiş, çocuğun “açıyor” ikazını önemsememiştim. Çocuk bir süre daha duruma katlanmış, rahatsızlığı artınca canının acıdığını tekrar ifade etmişti. O gün ders aldığımı ve çocuğun gerek yüz ifadeleriyle gerekse sözleriyle anlatmaya çalıştığı duygularını anlamaya karar vermiştim.
Çevremizde, bebeğin üçüncü ayından sonra odasının ayrılmasına karar verenler var. Çocuğun doktorundan bu tavsiyeyi aldığını ifade edenler de var. Gece çocuk ağlıyor. Anne ayrı odada, uyanması ve çocuğun ağlamasını fark etmesi için zaman geçiyor. Bebek odada yalnız. Ağlayarak sesini duyurmaya çalışıyor. Anne durumu fark edene kadar geçen süre içinde çocuğun duygularının nasıl olabileceğini düşünmek gerekmez mi? Bırakalım ağlasın, her ağladığında anneyi karşısında bulursa, gelecekte de anneyi yanında ister anlayışı doğru mu?
Hep mi yanında olacağız? Evet, hep yanında olacağız. Ancak 0-4 yaş aralığındaki birliktelik sonraki dönemde değişecektir. Dördüncü yaşa yaklaştığımızda artık oyun çocuğu, arkadaş edinme, başkaları ile daha derin ilişkiler kurabilme kavramları devreye girecektir. Yeteneklerimiz geliştiğinden anneye bağımlılık eskisinden farklılık arz edecektir. Üçüncü yaş tamamladığında yattığı odanın ayrılması değerlendirilebilecektir. Bu ve benzeri ayrıntılarda, her çocuğun kendi gelişmesi dikkate alınarak çocuğa özel çözümlerin uygulanması anne-babanın bu konudaki sanatları olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder