25 Kasım 2012 Pazar

Açık havada

Öğlen uykusuna her zamankinden daha erken yatınca erken uyanmıştı. Akşama daha çok vakit vardı. Yemeğini yedikten sonra dışarı çıkmak istedi. Hava soğuk olduğundan sıkı giyinip çıktık. Çocuk arabasının oturma bölümüne sermek için polar bir örtü, oturduktan sonra dizlerinin
 üzerine koymak için ikinci bir polar örtü almıştık. Önce parka gitmeye karar vermiştik. Yağmur ihtimaline karşı çocuk arabamızın şeffaf naylon örtüsü de yanımızdaydı. Rüzgâr sert estiğinde de aynı örtüyü kullanıyorduk.
Parka vardığımızda kimseciklerin olmadığını görünce; torunuma “arkadaşlarımız nerede?” diye sordum. “Hava soğuk ya, ondan gelmediler” diye cevap verdi.
Üzerindeki kat kat pantolon ve kabanının altındaki iki kat yeleği kast ederek “dede, sarma dolma gibi oldum” dedi. Hava soğuk olduğu için üzerimizden bir şey çıkarmadan önce salıncağa gittik. Salıncağın üzeri ıslak olduğundan, yanımızdaki havlu ile her tarafı sildik. Salıncağın oturma yerinin alt tarafı ve zincirler dahil kuruladık. Salıncağın oturma yerine gözenekli malzemeden yapılmış kalın pedi yerleştirerek torunumu üzerine oturttum. Uzunca bir süre şakalaşarak sallandık. “Sarma dolmayı yiyecem” dedikçe, “sende dondurmasın, ben de seni yiyecem” diye karşılıklı şakalaştık.
Salıncaktan sonra kaydırakları kontrol ettik. Üzerleri su doluydu. Kurulayamayacağımıza karar verdik. “Spor sahasına gidelim” dedi.
Yakınımızdaki halı saha tesislerine gittik. Tesislerdeki küçük kafeteryanın tenteli bölüne girdik. Polar örtünün birini plastik sandalyenin üzerine serdim. Diğer örtüyü de yine dizlerinin üstüne yerleştirdim. Halı sahada futbol oynayanları seyrederken konuşuyorduk. Birden konuşmayı kesip; “dede, adam neden gelmedi?” diye sordu. Şaşırmıştım. “hangi adam” diye karşılık veridim. “Hani çay getirecekti, kek getirecekti” dediğinde durumu anladım. Son birkaç defadır buraya geldiğimizde ona çay ve kek ısmarlıyordum. Hemen içerideki garsona seslenerek çayları ısmarladım.
Çaylar geldiğinde önce eldivenlerini çıkardı. “Keki elimle tutacam” diyerek, onay almak için yüzüme baktı. “Elinle tutabilirsin. Yanımızda ıslak mendil var” diyerek karşılık verdim. Kesme şekerleri çayın içine bırakmak, bir eliyle bardağı diğer eliyle çay kaşığını kullanarak şekeri eritmek ona ayrı keyif veriyordu. Çay ve keki büyükler gibi büyük bir keyifle bitirirken, bir taraftan da bana laf yetiştiriyordu. Ona gelen çaylar açık, fakat her defasında daha sıcak hazırlandığından; çayın sıcaklığını kontrol edercesine dudaklarını bardağa doğru uzatıp “hüppp” yapmasını izledim.
Dışarıda bir şeyler yiyip içmek alışkanlık yapmaya başlamıştı. Soğuk olmasına rağmen, açık havada geçirdiği vakitler torunuma iyi geliyordu. Eve döndüğümüzde geri kalan zamanımızı daha keyifli geçireceğimizden emindim.

1 yorum: