4 Ocak 2015 Pazar

helikopter aile *

Helikopter gibi başımda dönüp durmayın!

Helikopter gibi başımda dönüp durmayın!


4 Ocak 2015, Pazar
Aile var, helikopter aile var. Çocuklarına aşırı bir şekilde odaklanıp her şeyi onların yerine yapan ebeveynler için kullanılıyor ‘helikopter’ tabiri. Onların iyiliği için yaptığımızı zannettiğimiz şeyler, özgüvensiz çocukların yetişmesine sebep oluyor.


Bir insanın, anne ya da baba olduktan sonra tüm hayatı değişir. Gündelik yaşam tarzı çocuğa endeksli hale gelir. Çocukları üzerindeki endişeleri ise hiç bitmez. ‘Acaba resim ödevini yapabilecek mi?’, ‘Okulda başına bir iş gelir mi?’, ‘Yemeğini kendisi yiyemez, en iyisi ben yedireyim’, ‘Aman üzülmesin, eksiği gediği olmasın’ ve bunlar gibi pek çok düşünce zihnini kemirir durur. Bu endişeleri kendilerine verilmiş bir görev olarak addederler. Şüphesiz yaşadığımız bu çağ, bugün biraz daha tekinsiz. Aileler de haliyle çocuklarına pimpirikli davranabiliyor. Fakat bu konuda sınırı aşanlar da yok değil ve onların bir de ismi var: ‘Helikopter aile’
Helikopter aile kavramı ilk defa Foster W. Cline ve Jim Fay tarafından 1990 yılında kullanılmış. Ortaya çıkış hikâyesi ise oldukça basit. Bir çocuğun, ‘annem başımda helikopter gibi dönüyor’ şikâyetiyle başlamış her şey. Helikopter ebeveynler; çocuklarının başından ayrılmayan, her şeylerine yetişmeye çalışan, kişiliklerine müdahale eden ve bu konuda yorulmak nedir bilmeyen anne-babalar olarak tanımlanıyor. Çocukların sosyal hayatlarından tutun da üstlenmesi gereken sorumlulukları da yerine getiren ve her sorunu onlar adına çözmekten mutlu olan ailelerden bahsediyoruz. Son zamanlarda ise psikolog ve pedagogların kapısı helikopter aile vakaları sebebiyle oldukça fazla çalınıyor.
Aileye bağımlı çocuklar yetişiyor
Pedagog Ali Çankırılı’ya göre, çocuklar adına sorumluluk alan, onlar için neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veren, başlarına bir kaza gelmemesi için koruyup kollayan ailelerde çocuklar aileye bağımlı hale geliyor. Bu çocuklar yanlış yapma korkusuyla sorumluluk almak istemiyor, karşılaştıkları sorunları anne-babanın yardımı olmadan kendi çabalarıyla çözemiyor. Kendilerini ilgilendiren bir konuda anne-babaya danışmadan karar veremiyorlar: “Anne-baba tarafından, özellikle koruyucu ve kuşkucu anneler tarafından her ihtiyacı karşılanan, ‘sen yiyemezsin ben yedireyim, sen giyemezsin ben giydireyim, bak şöyle yapacaksın, bak şöyle diyeceksin’ diye hazıra alıştırılan, ‘atlama düşersin, koşma terlersin’ diye korunup kollanan çocuklarda ‘öğrenilmiş çaresizlik’ adını verdiğimiz bir kişilik ortaya çıkıyor. Bu çocuklar yeteneklerinin farkına varamıyor. Duygularını tanıyamaz, duygu yönetimi ve dürtü kontrolü yapamaz hale geliyorlar.”
Çocuğun gelişim aşamalarında bir veya daha fazla alanda gelişimi, büyümesi gerçekleşiyor. Oysa bu süreçlerde sürekli rol alan, çocuk adına bunları yapan ve kendince çocuğu koruyan, ebeveynler gelişime bir ket vurmuş oluyor. Aileler, çocukları yerine emek verdiklerinde onların ihtiyacı olan başarı da gelmiyor. Yani aslında çocuğunu koruyarak, onun yerine sorunları çözerek, kendince hayatı çocuğuna kolaylaştırarak anne-babalar aslında bir ilerlemenin önünü tıkamış oluyor. Çocuğa helikopter olarak, yani etrafında dört dönerek çocuğun kendini keşfini engellemiş oluyorlar bir nevi. Çocukluk döneminde herhangi bir sorunla karşılaşmayan biri de sorunun karşısında ne yapacağına dair bir çözüm araştırma yetisini geliştiremiyor.
Çocuk, bir şeyleri başarabildiğini görsün
Her bir gelişim basamağında çocuğun yapması beklenen şeyler var. Bunlar zor gibi görünse de çocukları duygusal olgunluğa eriştiren ve onları büyüten aşamalar. Bu büyüme ise sorun çözme becerilerinin olgunlaşmasıyla gerçekleşiyor. Psikolog Yasemin Eyüpoğlu’na göre, sorun çözebilen bir çocuğun ego/kimlik/benlik gelişimi de olgunlaşıyor. Kendi işini elinden geldiğince kendi yapabilme, bir çözüm üretebilme ve bir sorunu sonlandırabilme, çocuğun var olan potansiyelini ortaya koymasına vesile oluyor. Dolayısıyla özgüvenini geliştiriyor ve farkındalığını artırıyor. Yetişkinin çocuğu aşırı bir şekilde koruması ise çocuğun sağlıklı bir ego gelişimiyle büyümesini engelliyor. Mesela yalnız başına uyumaya geçebilme, odasının ayrılması, yemeğini yiyebilme, çantasını taşıma, merdivenlerden inip çıkma gibi basit görülen şeylerin her birinde çocuk için başlangıçta bir zorluk olabiliyor. Fakat bunları yapmak çocuğu güçlendiriyor. Yalnız kalma kapasitesi ile kendini ifade becerisi artıyor, bedensel olarak güçleniyor ve başarabildiğini görmek çocuğu mutlu hissettiriyor.
Çözüm; cesaretlendirmek, teşvik etmek ve dengeli olmakta
Bir çocuğun diliyle meramını anlatıncaya, yani ortalama üç yaşına kadar anne ve babanın yardımına ihtiyacı var. Bu yaştan sonra ise onlara ufak görevler verilerek bir şeyleri yapabilecekleri düşüncesi aşılanmalı. Pedagog Ali Çankırılı’ya göre, ebeveynler çocuklarını iki yaşından itibaren yavaş yavaş yemeğini kendi başına yiyebilecek, elini yüzünü yıkayabilecek, tuvalet ihtiyacını giderebilecek şekilde cesaretlendirmeli ve teşvik etmeli: “Tarihe geçmiş büyük insanların hiçbiri başarı merdivenlerini eli cebinde çıkmamış. ‘The Way Less Travelled’ adıyla ilginç bir kitap okumuştum. ‘Az Gidilen Yol’ olarak tercüme edebileceğimiz bu kitabın giriş kısmında yazar şöyle diyordu: Allah’ın lütfu bütün insanlara açıktır, ancak çok azı ondan istifade edebilir. Çünkü lütfa giden yol zorluklarla, engellerle ve dikenlerle kaplıdır. Bunları göze alabilen, sabırla ve azimle yoluna devam eden lütfa kavuşur. Mevlânâ bu gerçeği çok veciz bir şekilde anlatır: Hamdım, piştim, yandım.”
Psikolog Yasemin Eyüpoğlu ise çözümün dengede saklı olduğunun altını çiziyor: “Hiç üzülmemek hayatın hakikati mi? Ya da bazı zahiri üzülmeler (oyunda yenilmek, istediği oyuncağın alınmaması) sonuç itibarıyla başka bir olumlu duyguyu çocuğa ya da bize vermiyor mu? Bunları kâr-zarar dengesi olarak ele almak gerekiyor. Onların üzerinde birer helikopter olarak değil, sessiz bir gemi olabiliriz ancak. Arkadaki gözetleme kulesi bir nevi. Varlar, takipteler, ama arkadalar.”
Yardım istemedikçe müdahale etmeyin
Çocuğun yaş gelişim özelliklerini uzmanlardan öğrenmeli. Beş yaşında bir çocuk neyi yapabilir neyi yapamaz bilmeli.
 Onlara bilmediklerini öğretmeli, yapamadıklarında desteklemeli, henüz yapamayacakları için de rehber olarak yol göstermeli.
 Onun yerine yaparak değil, ona rol model olarak, ihtiyacı olan ortamı sağlayarak onu desteklemeli.
 Ebeveyn olarak uzaktan izlemeli, yardım istemedikçe müdahale etmemeli.
 Üzülmesin diye değil, üzüleceği bir durum ortaya çıktığında bununla nasıl baş eder diye uğraşmalı. Buna çözüm bulmasında yardımcı olmalı.
 Onların yerine yaparak, çözerek ellerini kollarını bağlamamalı. Aksine ellerini kollarını nasıl kullanacaklarını öğretmeli.
 Çocuk yardım istemedikçe derslerine karışmamalı. 
*Zaman, 04 Ocak 2015-Pazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder