29 Aralık 2012 Cumartesi
25 Kasım 2012 Pazar
15 Kasım 2012 Perşembe
8 Kasım 2012 Perşembe
Günün özeti
Dün sabah saat sekizden önce onu almaya gittim. Babamız bir saat kadar önceden evden ayrılmıştı. Annemizde dışarı çıkmak için hazırlık yapıyordu. Torunumun ise sesi çıkmadığına göre uyumaya devam ediyordu. Zili çalmadan dış kapıyı tıklatarak içeri girdiğim için uyanmamıştı. Salonda gazete okumaya başladım. Fazla
geçmeden torunumun yalnız mı
geçmeden torunumun yalnız mı
4 Kasım 2012 Pazar
3 Kasım 2012 Cumartesi
Hataları onun gelecekteki tecrübeleri
Yürümeye başladı. Artık koltuklara tırmanmayı deniyor. Çocuğun zarar görebileceği durumlar için tedbir almanın dışında zararsız düşmelere engel olmak yerine, kontrollü
düşmesine müsaade etmeyi tercih etmeliyiz. Koltuğa çıkmaya çalışıyor, bırakalım kendi çıksın. Yardım istediğinde hafifçe destek olabiliriz. Çocuk bir şeyler yapabildikçe tecrübe sahibi
Avuçtaki kuş
Anne ile bebek arasında, hamilelik döneminde başlayan duygu bağı emzirme döneminde daha da güçlenir. Anne çocuğunu her kucağına aldığında bebeğinin huzur duyguları zirveye ulaşır. Aradaki bu bağ eksik de kalmamalı, ölçü de kaçırılmamalıdır. Anne ve babanın çocuğu koruma şemsiyesi altında tutması, diğer bir ifadeyle kanatlarının altında muhafaza etmesi konusunda denge olmalıdır. Dengeli olabilmek anne ve babanın çocuk yetiştirme sanatı olacaktır. Doğum sonrası dönemde çocuk anne ve babaya tam bağımlıdır. O günlerde henüz uçamayan, avucumuzu gevşek bıraktığımızda düşerek incinebilecek bir kuş yavrusu benzetmesini yapabiliriz.
Çocuğun gelişimi ile doğru orantılı olarak avucumuz başlangıçtaki sıkı halinden giderek daha da gevşetilmeli, ancak çocuğun yere serbest düşmesine meydan verilmemeli, kontrol elde bulundurulmalıdır. Her yaş için
Bırakın ağlasın- alışsın & üç aylık oldu ayrı odalarda yatacağız
Çocuğun yemeden, içmeden daha önemli ihtiyacı sevgidir. Çocuk, çocukluk yıllarında sevgiye doymalıdır. Anne sevgisinin yeri ise çok özeldir. Anne sevgisine doymamış çocuk bu ihtiyacı sonraki yıllara taşıdığında sorunlarla karşılaşabilecektir. Özellikle 0-4 yaş döneminde anne sevgisinin kesintisiz olması gerekir. Çocuk her gözünü açtığında annesini karşısında bulabilmelidir. Endişelenmesine fırsat kalmadan annesiyle göz göze gelebilen çocuklar kendilerini güven içinde görecekler, bu güven duygusu ileriki yıllara olumlu olarak yansıyacaktır. Hayatın akışı içinde karşılaştığımız tablolar içinde:
-Bırakalım ağlasın, her ağladığında bütün isteklerini yaparsak arsız olur,
-Bırakalım ağlasın, kucağa alışır, sonra hep kucakta kalmak ister,
-Bırakalım ağlasın, her uyandığında yanına gidersek büyünce de bizi yanında görmek ister.
31 Ekim 2012 Çarşamba
Mutluluk
Mutluluk, tarifi hem zor hem de kolay bir kavram. Biraz da “bardağın yarısı dolu, yarısı boş” meselesindekine benziyor. Ne olursa mutlu oluruz için bir örnek verelim. Eksik kalan yerleri herkes kendisine göre tamamlasın.
Kıdemli dede olan benim gibilerin vereceği örnek torunlarıyla ilgili olacaktır. Çoğu zaman yaptığımız gibi parka gittik. Bisikletine binerek gitmek istedi, öyle yaptık. Güzel bir sonbahar gününü değerlendirdik. Hava çok güzel olunca parka gelen çocuk sayısı da fazlaydı. Çocukların bağrışmaları, kaydırak başında ve salıncaklarda sıra mücadelesi torunumun yapısına uygun değil. Salıncak için sabırla sıra beklemeyi tercih eder. Kaydıraktan tam kayacağı an başka bir çocuk arkasından geliyorsa kenara çekilip diğerlerinin kaymasını bekler. O sırada korkuluk demirlerine tutunur. Kaydırak boşalmış ise kayar. Sağlamcı bir huyu var diyebiliriz. Bu konuda büyüklerinin ona bir telkini vb. olduğunu zannetmiyorum.
30 Ekim 2012 Salı
Eski emzik nerede?
Henüz yeni doğan safhasındayken emzik kullanmayı bilinçli olarak tercih etmiştik. Çalışan annelerin çocukları için bir kolaylık olabiliyordu. Üçüncü ayımız tamamlandığında annemiz tekrar çalışmaya başlamıştı. Gündüz süresince genelde mama ile beslenme ve emzikle oyalanma çocuğa refakat edenleri rahatlatıyordu.
İki yaşına geldiğimizde emziği nasıl bırakacağız düşüncesine sıra gelmişti. Zorlama olmadan, biraz da zamana yayarak emziğin bırakılması gerektiği konuşmalarımızda yer almaya başlamıştı. Çocuğun ilk tepkisi emziğe daha fazla sahip çıkmak oldu.
Aile büyüklerinin davranışlarının çocuk üzerinde etkisi olduğunu, kendi aramızda tutarlı olmamız gerektiğini biliyoruz. Ancak uygulamada, çocuğumuz aynı konu için farklı davranışlara maruz kalabiliyordu.
Özel durumumuzdan bahsetmemeliyim. Çocuğumuz kendi evlerinde, onlara yakın oturan anneannenin evinde
27 Ekim 2012 Cumartesi
Uyku düzeni
Yeni doğan dönemindeki bebekler günün büyük bölümünü uykuda geçiriyorlar. Bu nedenle “çocuk uyuya uyuya büyür” veciz sözü sık kullanılmaktadır. Aylar geçtikçe uyku saatleri azalmaya ve gün içindeki dağılımı da değişmeye başlıyor. İki yaşına kadar olan süreçte sabahtan iki-üç saat ve öğleden sonra iki-üç saatlik uyku düzeni varken, ikinci yaş tamamlandığında sabah uykusu bırakılıp sadece öğleden sonraları birkaç saatlik uyku ile yetinildiği görülebiliyor.
Şablon olarak kabul edilebilecek bu tür uyku düzeni her çocuk için kendine özel değişiklikler gösterebiliyor.
Okullu olana kadarki dönemde, uykunun çocuk gelişimi bakımından önemli olduğu unutulmamalıdır.
Günlük aktiviteler sırasında enerji harcayan ve açık havada psikolojisi olumlu etkilenen çocuk, beslenme sonrasında uykuyu kendiliğinden kabulleniyor ve uyumak istiyorsa hayatın akışı normal gidiyor kabul edilmelidir.
26 Ekim 2012 Cuma
25 Ekim 2012 Perşembe
15 Ekim 2012 Pazartesi
11 Ekim 2012 Perşembe
Sabah erkenden ayabakılarımızı giydik
Torumun henüz bir yaşındayken bir markete gitmiştik. Kasadaki genç kızın “kaç aylık?” sorusuna “bir yaşında “cevabını vermiştim. Soruların arkası geldi ve konuşmaya devam ettik. Kasadaki kızın da iki yaşını geçmiş bir yeğeni olduğunu, annesinin çalıştığını, aile yakınlarının bebeğe baktığını, çalışan annenin her sabah evden ayrılırken, çocuğun annesini bacaklarına sarılarak “anne bugün işe gitme” diyerek ağladığını öğrenmiştim. Anlatılanlardan anne ve çocuğun her sabah travma yaşadığı anlaşılıyordu.
Karşılıklı konuşma sırasında; o dönem için sabahları annenin evden ayrılma saatlerinde ağlamaya varan sahneleri yaşamadığımızı, ancak annemizin arkasından çocuğumuzun “anne yok, gelecek.. .. “ ifadelerinin içimizi acıttığını anlatmıştım.
İlerleyen süreç içinde kasadaki kızın anlattığı tabloyu şimdi biz de yaşamaya başladık. Önceki dönemde çocuğun açıktan tepki vermediği sabah ayrılıklarında bile
Kipatımı unuttuk
Öğlenden önceki faaliyetlerimiz tamamlanmak üzere. Açık havada dolaştık, parkta yorulduk. Oyunlar eşliğinde öğlen yemeğimizi yedik, uyku bastırırınca kendiliğimizden “uykum geldi dede” sözleriyle kendimizi arka odada bulduk. Panjurları biraz indirip yarı karartma uyguladık. Sıra “kırmızı başlıklı kız”ı anlatmaya gelmişti. Her gün tekrarladığımız uyku öncesi masal faslımız başladı. Bizim masalımızda geçen “kırmızı başlıklı kız” bilinenden biraz farklı. Masalımızda kuzuları yiyen kurt yok. Kırmızı başlıklı kız rolünü bazen torunum oynuyor. Bazen ortak tanıdığımız olan başka bir çocuk rolü oynuyor. Özellikle o gün veya kısa süre önce yaşadıklarımızı bu sefer masal ortamında yaşatan doğaçlama olayları daldan dala atlayarak analatıyoruz. Çoğu defa elimizde resimli masal kitapları da oluyor.
Bugünün öğle uykusuna aynı şekilde başlarken “dede kipatımı unuttuk” diyerek yataktan doğrulunca, uyku havasını dağıtmamak için yan odadan hızlı bir şekilde üç
Mahsusçuktan oynayalım
Torunumu sabah evlerinden alarak kendi evimize geldik. Çocuğun sabah erken saatlerde kolayca kahvaltı edemediğini biliyoruz. Oyunlar eşliğinde kahvaltıyı zamana yayarak tamamladık. Babaannemizin gayretlerinin tükendiği anlarda dedenin devreye girmesi işe yarıyor diyebiliriz.
Sıra dışarı çıkmaya gelmişti. Sonbahar kendini daha fazla göstermeye başladığından biraz kalınca giyinerek dışarı çıkmaya hazırlanırken; “dur dede Zehra’yı almayı unuttuk!” ikazı ile yere eğilerek alıyormuş gibi yaptı ve çocuk arabasına oturmaya razı oldu.
Ankara’daki torunum son zamanlarda oyunlarımızın bir parçası haline geldi. Bazen pot kırdığımda “ama dede mahsusçuktan yapıyoruz” ikazı geliyor. Zehra henüz sekiz aylık olduğundan, oyuncak bebek yerine mahsusçuktan onu kullanıyoruz. Zehra’nın karnı acıktı demek “ben acıktım” , Zehra”nın tuvaleti geldi demek
Kardan adam yapalım
Gün içinde yaşadığımız oyun sahnelerinin sayısı hesaplamak zor. Oyundan oyuna, konudan konuya çok kolay geçebiliyoruz.
Bu sabah torunumu evlerinden alıp arabamız doğru giderken, yanaklarıma elleyerek “dede bu sabah tıraş olmadın mı?” sorusuna “evet, hani bu sabah erken gelmek için söz verdim ya, aceleden tıraş olmadan çıkmışım” cevabını
15 Eylül 2012 Cumartesi
18 Ağustos 2012 Cumartesi
Hepsi mutlu
Güzelliğin sonu yok. Doğum günü için hazırlanıyoruz. Aileden bir çocuğumuzun doğum günü hediyesini alıyoruz. Hediye tamam, peki küçük kardeşi ne olacak. Onun da mutlu olması için ayrı bir hediye daha seçtik. Aklımıza doğum gününe katılacak diğer çocuklarımız gelince onlara
da hediye aldık. Maddi değeri az ama
Dokunmatik
Çocuk henüz anne karnındayken titreşimleri algılayarak anne ile teması sağlar. Annenin psikolojisinin bu dönemde bebeği etkilediği biliniyor. Yeni doğan döneminde anne-bebek ilişkisi göz ve ten teması ile devam eder. Annenin mutluluğu ve üzüntüsü bir ayna gibi bebeğin yüzünde de izlenebilir. Annenin emzirmesi, beslenme sırasındaki dokunuşları, gülümseyerek bebeğine bakması, şefkat dolu seslenmesi bebeğin gelişiminde mucize etkisi gösterir.
17 Ağustos 2012 Cuma
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına mektup
.. .. ... İki torunumun birisi İstanbul’da, diğeri Ankara’da yaşamaktadır. Torunlarımın birisi iki buçuk yaşında ve diğeri altı aylıktır. Özellikle İstanbul’da çok yakın oturduğumuz iki buçuk yaşındaki kız torunumla yakından ilgilenme şansına sahip olan ve ona uzunca vakit ayırmanın hazzını
17 Haziran 2012 Pazar
16 Haziran 2012 Cumartesi
Hafta sonu
Hafta sonu ayrı kalacağımız belli olduğunda özlemeye başlıyorum. Sonuçta herkes kendi evinde kalacak. Hafta sonu her aile kendi programını yapmalı. Bunlara evet, ama birlikte bir hafta sonu olacaksa verdiği mutluluğun da ölçüsü yok.
Bir günümüz
Bu sıralar öyle bir düzen tutturduk. Sabah erken saatlerde anneanne ilgileniyor. Öğleden önceki uygun bir saatte evlerine gidip çocuğu alıyor ve kendi evimize getiriyorum. Akşam annenin iş dönüşünde çocuğu tekrar kendi evine götürüyoruz. Bu sabah gittiğimde; annemiz sabah erkenden
işine gittiği için kapıyı anneanne açtı. Torunum salonda oturduğu yerden isteklerinin yapılacağından emin ses tonuyla “.. dede hadi parka gidelim” diyerek geldi. Üzerinde pijamaları olduğu halde ayakkabılarını giymeye başladı. Dur, pijamaları çıkaralım demek veya onun söylediklerine itiraz etmek yok. Çocuk pedagojisi okuduğumuzdan, onunla boğuşmak veya ikna etmeye çalışmak yerine hemen oyuna başlıyoruz. O ayakkabılarını giymeye devam ederken, biz de dışarısı için gerekli giysilerini buluyoruz. Parka gittiğimizde yapacaklarımızı konuşurken kendini giyinmiş buldu. Bu arada daha önce giydiği
işine gittiği için kapıyı anneanne açtı. Torunum salonda oturduğu yerden isteklerinin yapılacağından emin ses tonuyla “.. dede hadi parka gidelim” diyerek geldi. Üzerinde pijamaları olduğu halde ayakkabılarını giymeye başladı. Dur, pijamaları çıkaralım demek veya onun söylediklerine itiraz etmek yok. Çocuk pedagojisi okuduğumuzdan, onunla boğuşmak veya ikna etmeye çalışmak yerine hemen oyuna başlıyoruz. O ayakkabılarını giymeye devam ederken, biz de dışarısı için gerekli giysilerini buluyoruz. Parka gittiğimizde yapacaklarımızı konuşurken kendini giyinmiş buldu. Bu arada daha önce giydiği
28 Mayıs 2012 Pazartesi
Abakalarımı kendim giyecem
Dışarı çıkarken bazen ayakkabılarını kendi giymek istiyor. “Abakalarımı kendim giyecem” dediğinde kendi haline bırakıyorum. Biraz uğraşıyor sonuçta giyebiliyor. Bağcık veya fermuar durumuna göre yardım istiyor. Sadece ayakkabı giyerken olsa mesele yok. Bilgisayarıma
27 Mayıs 2012 Pazar
21 Mayıs 2012 Pazartesi
Buz yanığı
Hafta sonu torunumla görüşemediğimiz için özlemiştik. Haftanın ilk günü tekrar bir araya geldiğimizde onu biraz rahatsızlanmış ve sesi kısık bulduk. Dondurma yemişti. Baharın gelmesi ile dondurma elinde dolaşan çocukların sayısı artmıştı. Havaların ısınmasıyla dondurma tüketimi konusunda çocukların kontrolü daha da güçleşecek. Ölçü biraz kaçtığında ateşlenme ve boğaz sorunlarının ortaya çıkabileceğini biliyoruz. Bir kerede tüketilecek dondurma miktarı çocuğun gelişimi ile orantılı olmalı, beraberinde ılık su da tüketilmeli.
İkinci ve sonraki üç-dört gün çocuğumuzda düzelme olmayınca yavaştan endişelenmeye başlamıştık. Biraz daha dikkat edince, çocuğun dudaklarının dışarıdan görülen bölümleri hariç, iç tarafa doğru olan kısımların parçalı ve çatlak sayılabilecek (uçuk değil) bir görünüm aldığını, daha da içerilerde damaklarında kızarıklıklar ve hafif
beyazlıklar görünce çocuk doktoruna görünmenin zorunluluk haline geldiğine karar
beyazlıklar görünce çocuk doktoruna görünmenin zorunluluk haline geldiğine karar
verdik. Aradan geçen bir hafta sonrasında sorunumuz azaldı.
Sonraki günlerde öğrendiklerimiz bize yeni bir tecrübe oldu. Buzdolabının buzluk bölümüne konulan kornet dondurmalar (eksi on sekiz derecede kaldıktan) tüketilmişti. Kuru buz sayılabilecek kadar
20 Mayıs 2012 Pazar
Çocuktur anlamaz
“Çocuktur anlamaz” çok bilinen bir yaklaşım. Ancak bebeklerin sevgiden anladığını, ona sevgi dolu gülümseyerek baktığınızda yüzünün huzur dolduğunu, çatık kaşlarla ona yaklaştığımızda mutsuz olduğunu ya da korktuğunu bilmeyenimiz var mı? Çocuk doğduğunda nüfus memurluğuna giderek kimlik kartını alıyoruz, ancak onu bir birey olarak ne kadar ciddiye alıyoruz? İlk günlerinde ağlayarak sıkıntılarını anlatma çabası gösterdiğinde veya ilerleyen dönemde “baba“ dediğinde ona göstereceğimiz ilgi onu kişiliğini geliştirmesine olumlu etki yapacaktır. İlerleyen süreçte her şeye hayır cevabı vermek yerine
16 Mayıs 2012 Çarşamba
13 Mayıs 2012 Pazar
Sütanne-sütkardeş
Günümüzde çok kullanılan bir kavram olmamakla beraber “sütanne”ler mevcudiyetini sürdürüyor. Sütannelerin ve sütkardeşlerin yakınlıkları, gerçek anneler ve gerçek kardeşlerle biri birine çok benzer özelliklere sahiptir. Aile bütünlüğünü sağlamak adına, ebeveynlerin çocuklarına bu bilinci vermek gibi ek görevleri olduğunu akılda tutmalıyız. Sütkardeşlerin biri birlerini yakından tanımaları, sevinçlerini ve üzüntülerini paylaşmaları onların duygu dünyalarına zenginlik katacaktır. “Sevgiler paylaşıldıkça çoğalır” veciz sözünden hareketle sütkardeşlerin biri birlerine zaman ayırmalarını sağlayıcı fırsatlar değerlendirilmelidir. Bazen
11 Mayıs 2012 Cuma
Aşkito-totişko-kakişko
Altını doldurmuş etrafa mistik kokular saçan bebeğine , "annesinin aşkitosu, kakişkoları doldurmuş, totişkosunu temizleyeceğiz…” şeklinde şefkat dolu sesiyle fısıldayan annenin duygularını anlamak hem kolay, hem de zor. Bu seviyedeki duyarlılığı herhalde başka yerde bulamayız. Annelik ve anneler çok özel. Kendi küçük cüssesine bakmadan civcivlerini koruyan, etrafına kabaran ve neredeyse horoz gibi etrafına korku salmaya çalışan tavukların annelik duyguları bile saygıyı hak ediyor. Bütün anneler en içten saygıyı hak ediyorlar. Yarınki anneler gününü unutmayalım.
7 Mayıs 2012 Pazartesi
2 Mayıs 2012 Çarşamba
Luk luk yapalım
Çocukların diş bakımı başlangıçtan itibaren önemsenmelidir. Diş çürüklerinin bulaşıcı olduğunu bilerek hareket etmeliyiz. Bebeği beslerken kullanılan kaşık, biberon, emzik vb. anne de dahil başkasının ağzına temas ettirilmemelidir. “Dişlerimde çürük yok” dememeli, başkasının ağzındaki bakterilerin bebekteki muhtemel zararlarını düşünmeliyiz.
Diğer taraftan süt dişlerinin çıkmasından itibaren başlangıçta ağzın su ile çalkalanması (luk luk yapılması), çocuğun gelişimine bağlı olarak önce sadece ıslak diş fırçası ile, sonrasında ise az miktarda çocuk diş macununu kullanarak dişlerin fırçalanması öğrenilmelidir. Akşamları yatmadan önce şekerli gıdalar alınmış ise ağız diş temizliği mutlaka yapılmalıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)